Merhum Ali Rıza Efendi, sureten güzel, mehib, heybetli bir adamdı. Bu cemaliyle beraber, ahlakı da kemal halindeydi. Şairane kal ve haliyle birlikte, ciddi, boş sözü sevmeyen, celal sahibi biz zattı... Gül renkli simasına, gözlerini kapatacak kadar gür olan kaşları, heybet hissi verirdi.
Konya'da zengin olmasına rağmen, malı mülkü terk etmiş; iman zenginliği ile hicret etmiş, hicretin ateşten gömleğini giymişti.
Medine-i Münevvere'de yaşadığı elli yıl içinde kimseye yük olmamış; kaşık yapmakla geçinmiş; bir sene çalışarak yaptığı kaşıkları Hac mevsiminde satarak maişetini temin etmişti. Sabah namazından sonra evine gelir, evin avlusunda keserle kaşık yapardı.
Yunus Emre ve Kuddusi tarzında, ilahi aşk şiirleri yazardı. basılmış iki divanı vardır. Kaşık yaparken yanında ağaçların, yongaların, talaşların arasında daima kalem kağıt bulundurur, ilham geldiği zaman şiirlerini kayda geçirirdi. Kitaplarından birisinin adı "Gülzar-ı Medine"dir. 1990'dan sonra Konya'da latin harfleriyle basıldı.
Ali Rıza Efendi aşık ve cezbeli bir zat idi. Meclislerinde Kur'an-ı Kerim yahud kasideler okunurken ağlar, cezbelenirdi. Bulunduğu meclisleri, aşk, vecd ve cezbe haline getiren, samimiyetli bir kimseydi.
Medine-i Münevvere'ye gelince, altmış yaşından sonra hafız olmuştu. O derecede ki, hatim ile teravih kıldıracak kadar hıfzını ilerletmişti.
Kaşıkçı Ali Rıza Efendi'yi böyle tasvir ediyor Üstad Ali Ulvi Kurucu... Mekanları cennet olsun, Allah bize de Efendimize ve onlara komşu olmayı nasip etsin inşallah.
İbrahim Nusret İlimler
Allah Rahmet Eylesin
YanıtlaSil